Turkuvaz Kitap Basım yılı: 2011- 1. Basım Çeviren: Armağan Sarı |
Bu bloğa başlarken
ilk olarak Kirpinin Zarafet’ini (http://okudumokudunokudu.blogspot.com/2012/05/kirpinin-zerafeti-muriel-barberry.html)
yazmıştım. Kitabı o kadar sevmiştim ki yazarın diğer kitabını da alıp hemen
okumuştum. Yılbaşı arifesi canım bu kitaptan bahsetmek istedi biraz.
Paris’te Kirpinin
Zarafeti’ndeki zenginlerin oturduğu aynı apartmandayız . Ölümüne en fazla kırk
sekiz saat kaldığını kendisinin de bildiği ünlü yemek eleştirmeninin bu süre
içinde geri dönüşlerle hayatı ile hesaplaşmasını anlatır kitap. B azen kendi aktarır yaşamını, bazen de karısının,
çocuklarının, metresinin, hizmetçisinin, apartmanının kapıcısı Renee'nin, hatta köşedeki dilencinin ağzından dinleriz.
‘Sofraya krallar
gibi kurulurdum. Bizler bu birkaç saatlik şölenin kralları, güneşleriydik. Zira
bu ziyafette gelecekleri belirlenecek, şef olma umutlarının trajik şekilde uzak
yahut hoş şekilde yakın ve parlak ufukları çizilecekti. Alkış tufanına tutulmak
üzere arenaya giren imparator misali salona girip “Şölen başlasın,” diye emir
verirdim. Güce sahip olmanın baş döndürücü atmosferini solumamış birisi, bütün
bedene yayılıverip, bedeni uyum içine sokan, kişinin bütün yorgunluğunu alıp
götürüveren, rahatsızlık veren bütün gerçekliği de siliveren o anki adrenalin
patlamasını tahayyül edemez; tıpkı savaşmaya hacet kalmadığı, korku salmanın verdiği
sarhoşluğu tadarak ele geçirilenlerin keyfinin çıkarıldığı anda, önüne geçilmez
gücün yaşattığı o esrimeyi tahayyül edemeyeceği gibi’.
Acımasız, hırslı,
çevresindekiler tarafından sevilmeyen ünlü eleştirmenin son demlerinde aradığı bir
tat vardır ki şöyle anlatır.
‘Öleceğim, ama
bunun önemi yok. Dünden beri, yani Chabrot’un verdiği haberden bu yana sadece
bir tek şeyin önemi var. Öleceğim ama yüreğimde cirit atan bir tadı anımsamayı
bir türlü başaramıyorum. Biliyorum ki bu tat, tüm yaşamım boyunca susturduğum
bir kalbin anahtarını elinde tutan, tüm yaşamımın ilk ve son gerçeği. Bunun,
bir çocukluk ya da ergenlik dönemi tadı olduğunu, her türlü eleştirel
yetenekten, istek ve önyargıdan önce tadabilme arzumu ifade edebileceğim özgün
ve harikulade bir yemek olduğunu biliyorum. Yaşamımın alacakaranlığında
yaşamımla ilgili söylenmiş veya oluşmuş yegane gerçek olarak kendini
hissettiren, ruhumun derinliklerinde unutulmuş, gizlenmiş bir tat. Arıyorum
ancak bulamıyorum.’
Kımıldamakta, nefes
almakta zorlandığı ölüm yatağında geçmişini tararken beyni o yiyecekten bu
yiyeceğe koşar, o ulaşılmaz tadı bulmak için. Sonunda bulduğu tat karşısında
içinizdeki nefesi dışarı salar, koltuğunuza yaslanıp, ‘tabi bu ya’ deyip
yüzünüze bir rahatlama gülümsemesi yayarsınız. Barberry’nin kitapları çok
etkileyici ve sonları her zaman sürprizlerle dolu. Vikipedi’den baktım, yazdığı
kitap sayısı iki. Yenilerini de yazıyordur inşallah.
Yeni yılda yaşamın
BASİT şeylerinden daha çok keyif almamız dileğiyle,
Yemek ve tatlarla pek aram olmamakla birlikte yaptığı işi önemseyen, severek yapan, her anından keyif alan insanlara da hayranım. Tıpkı bu yemek eleştirmeni gibi..hayatı boyunca hep olağanüstü bir tad arayışında olması gibi..Asilcim senin açından baktığımda ise her yemeğin tadı senin için mükemmel..Yemek olsun da:)) Ülkemiz için, çocuklarımız için , hepimiz için yarınlarımızın ne olacağı endişesi olmadan yaşayacağımız , tadı damağımızda kalacak güzel günlere diyorum. Sevgilerimi gönderiyorum..Filiz'den
YanıtlaSil