30 Kasım 2012 Cuma

BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ- Khaled Hosseini


Everest Yayınları
Nisan 2012-15. Basım
Çeviren: Püren Özgören
  Meryem elleri dizlerinin arasında, kanepede yattı, camın önünde girdap gibi dönen, çevrilen tipiyi seyretti. Aklına Nana’nın bir keresinde söylediği şey geldi; her bir kar tanesinin, dünyanın bir yerinde haksızlığa uğrayan bir kadının ağzından dökülen bir ah olduğunu. Bütün bu iç geçirmeler gökyüzüne yükseliyor, bulutlar halinde toplanıyor, sonra minicik parçalara bölünüp sessizce aşağıya, insanların üstüne yağıyordu.
   Bizim gibi kadınların neler çektiğinin göstergesi, demişti. Başımıza gelen her şeye nasıl sessizce katlandığımızın.’ 

  Evet, yine Afganistan’dayız. Dedim ya, Uçurtma Avcısı’ndan sonra okumam şart olmuştu diye ( Bakınız 'Uçurtma Avcısı- Khaled Hosseini' adlı yazım). Okudum, zaten çok rahat ve hızlı okunabilen bir kitap Bin Muhteşem Güneş. Her ülkenin iniş çıkışları vardır ama okurken ‘Allahım, bir ülke bu kadar da mı şanssız olur ‘ diye düşünmeden edemiyorsunuz. Hosseini kalemini bu sefer Afganistan kadınlarına yöneltmiş. Fonda yine Afganistan’ın yakın tarihi var ama bu kez Taliban dönemine daha fazla zum yapmış.

16 Kasım 2012 Cuma

SARI YAZMA (Rıfat Ilgaz) ile Cide



Ağustos-2012 Cide
Cemal Öğretmen ile birlikte
  Yirmi beş yılı aşkın süreyle, zorlu patronları olan iki ayrı özel bankada omuz omuza çarpıştığımız pardon çalıştığımız sevgili arkadaşım Filiz bu yazın şeker bayramını annelerinin İnebolu’daki köylerinde  geçirmemizi söylediğinde ilk tepkim ‘Yaşasın, Cide’ye de uğrarız’ demek oldu. Filiz anlamadan bakınca, kaç yıldır ziyarete açılan Rıfat Ilgaz’ın evine gitmeye niyetlendiğimi ama bir türlü olmadığını söyledim. ‘Hiç şansın yok’ dedi Filiz. ‘Dört günlük bayramın iki günü yollarda geçecek. Dolu dolu iki günümüz kalıyor. Cide yolu zor bir yol. Oraya başka zaman gideriz.’ Gruptaki yaşıtlarım arasında tek emekli olduğum için çalışanların dinlenme hakkına saygı göstererek naçar kabul ettim. Ama Cide’ye uğradık, hem de iki kere. Yani, bir şeyi içten isteyin de  Allah yapmasın, mümkün mü? 

11 Kasım 2012 Pazar

SAVAŞ VE BARIŞ- Lev Tolstoy


Klasikler yeniden!

   Temmuzda Kuşadası’dan dönerken Hamdiye’den yürüttüm. O kadar zaman önce okumuşum ki bazı yerlerini okudukça anımsadım. Nataşa , Piyer , Andrey eski dostlar olarak tekrar hafızama geldi. Tolstoy’un klasikler klasiği bu eseri gene derin izler bırakarak geçti gitti.

  Tarihe olan merakım Savaş ve Barış’ı benim için daha çekici kılıyor.   Tarih sahnesi bir insanın hırsının mal olduğu yaşam sayıları ile dolu. Napolyon, Hitler, Enver Paşa ilk aklıma gelenler. İşte onlardan biri olan Napolyon’un Ruslara karşı yaptığı anlamsız savaşın destansı öyküsü bu kitap.