7 Ekim 2012 Pazar

KANATSIZ KUŞLAR-Louis de Bernieres

Altın Kitaplar Basım Tarihi: Kasım 2007-4. Basım
Çeviren : Bahar Öcal Düzgören

  ‘Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini’ dediğim zaman kitapseverler arasında bilmeyen yok. Hatta sanırım filminden ötürü pek kitap okumayanlar da biliyorlar. Ancak aynı yazarın ülkemizde asıl bilinmesi gereken ‘Kanatsız Kuşlar’ından pek kimsenin haberi yok. Ya da en azından benim çevremde öyle oldu. Kime bahsettiysem ilk önce benden duydu. Çok keyif alarak bir solukta okuduğum bu kitabı bir yığın arkadaşıma hediye aldım. Gene bir yığın arkadaşım benden duyarak satın aldı, ne var ki aldığım geri bildirimler de henüz çok az. Kendi ülkesiyle ilgili bir kitabı herkesin okumasını istiyor insan galiba.


  İngiliz Bernieres Kanatsız Kuşlar’ı yazmak için on yıl araştırma yapmış. Başka bir ülkenin tarihi fonunda roman yazmak çok kolay bir şey değil. Hatta bayağı zor bir şey olmalı. Fakat Berniers bu konuda bence oldukça başarılı. Kitap 1900’lerin başında başlıyor. İkinci meşrutiyet, İttihat Terakki, Trablusgarp ve Balkan Savaşları, Sarıkamış, Ermeni tehciri , Çanakkale Savaşları, Kurtuluş Savaşı , Lozan Anlaşması, Cumhuriyetin kurulması ,  mübadele fonda akıp geçiyor. Balkan Savaşlarında Türklerin uğradığı katliamı Pierre Loti’den sonra bir yabancının kaleminden tekrar okudum. Ermeni tehcirine  yansız bakışını ise tebrik ediyorum. 

  Kitapta Atatürk hakkında doğumundan Cumhuriyetin kuruluşuna kadar hayatını anlatan yirmi iki kısa bölüm var. Ben Kemal’in anlamını doğal olarak biliyordum. Mustafa’nın ne anlama geldiğini bu kitapta öğrendim.  

‘…baba, göbek kordonu kesilirken öne doğru eğilip çocuğun adını fısıldıyor. Adı Mustafa olacak; Seçilmiş.’

‘Öğretmeni Mustafa, kendisi ile karıştırılmasın diye ona bir isim veriyor. Ömrü boyunca taşıyacağı bu yeni isim ‘Kemal’ oluyor. ‘Mükemmellik’’ 

Mustafa Kemal: Seçilmiş Mükemmellik, bu kadar da uyar. 

  Öykü, Fethiye yakınlarındaki Eskibahçe köyünde geçer. Bernieres bir ropörtajında Eskibahçe’yi Kayaköy’den esinlenerek yarattığını söylemiş. 1900’lerin başında Eskibahçe’de Müslüman ve Hristiyanlar kardeş kardeş yaşamaktadırlar. Bakalım, Eskibahçe’de kimler vardır. Köyün birbirlerini ‘iyi akşamlar, İmansız Efendi ‘ diye espriyle selamlayan can dost bir imamı ve bir papazı vardır. Köylüler birbirlerinin kutsal günlerini kutlarlar, yerine göre her iki tarafta da dua ederler. Köyün , kitabın sonunda size atalarımızın ‘Allah çirkin talihi versin’ sözünü hatırlatacak güzeller güzeli Hristiyan Philothei’si ve evleneceklerine kesin gözüyle bakıldığı , ilk andan itibaren onu deliler gibi seven  İbrahim’i vardır. İyi huylu dünya güzeli Philothei’nin ,gene iyi huylu ancak çirkin mi çirkin arkadaşı  Drosoulo vardır. Takma adlarını kuşlardan alan , çok sevgili iki arkadaş, Müslüman Karatavuk ile Hristiyan Mehmetçik vardır. Köyün  Rüstem Ağa’sı vardır. Ağayla evli olduğu halde , kuzeni ile zina yapıp geneleve düşen Tamara vardır. Ağaya kendini Çerkes olarak yutturan, aslen Yunanlı güzel metres Leyla vardır. Tehcir uygulanan  Ermeni Levon ve üç kızı vardır. Köyün kaçığı kayalarda yaşayan ‘Köpek’ vardır. Çömlekçi İskender , Ayşe, Gerasimos, Kırıkburun Ali, Polixeni vardır. 
 

    ‘Bizim için bunlar olağan şeylerdi; erkekler inanç değiştirmezdi ama kadın evlendiği zaman kocasının dinine geçerdi. Dışarıya belli etmediği sürece kadının mahreminde dinini muhafaza etmesine de anlayış gösterilirdi. Zaten hepimiz İsa’nın anasına tama sunma adetindeydik; çünkü hastalıkta ve kötü talihte işe yarıyordu.'
 
  Ancak, dünya bu barış dolu köyü rahat bırakmayacaktır. Karatavuk Çanakkale’ye , hristiyan olduğu için savaşa alınmayan Mehmetçik işçi taburlarına gönderilecektir. Karatavuk’la beraber Çanakkale muharebeleri de kitapta önemli yer tutar. Burada Bernieres’in dedesinin de Çanakkale’de savaştığını harırlatmak gerek. Çanakkale savaşçısı Fikret’in öyküsü, özellikle düşmanın yaralısını taşıdığı kısım, ayrıca çok güzeldir. İbrahim Kurtuluş Savaşı’na katılacak ve oradan yarı deli olarak geri  dönecektir. Köyde İtalyanların tuhaf işgali gerçekleşecek, son olarak mübadele, kardeş yaşayan bu halkı sonsuza kadar ayıracaktır. Müslümanlar zarar gelmesin diye sevgili komşuları Hristiyanlara Telmessos’a kadar eşlik edeceklerdir.  
 
  Ben Kanatsız Kuşlar’ı 2008’de okudum, o zamanlar yazar ile yapılan bir ropörtajda, altı yüz sayfa olan bu kitabı, daha iyi kitap okuyucularının okuyabileceğine dair bir şeyler okumuştum. İnternetten aradım ama bulamadım. Aslında kitabın okunması çok rahat ve her şeye karşın alttan alta  mizahi bir anlatım da var. Sonuna doğru içinizden bir şeylerin taştığını hissediyorsunuz. Kaybolan, yok olan bir şeylerin… 
 
  ‘Sen ve ben bir zamanlar birbirimizi kuş yerine koyup da sevdik. Kanatlarımı çırpıp yere düşerek kendimizi berelediğimiz zaman bile çok mutluyduk, ama gerçek o ki kanatsız kuşlardık biz. Sen bir mehmetçiktin ben bir karatavuk. Kartallar vardı aramızda veya akbabalar ya da güzel saka kuşları, ama hiçbirimizin kanadı yoktu.  
  Kanadı olan kuşlar açısından hiçbir şey değişmiyor; nereye isterse uçabiliyor onlar ve sınır tanımıyorlar, kavgaları çok kısıtlı oluyor.  
  Ama biz daima toprakla sınırlıyız; ne kadar yükseğe tırmanırsak tırmanalım ve kollarımızı ne kadar çırparsak çırpalım. Uçamıyoruz ya, kendimize uymayan şeyler yapmaya mahkumuz biz. Kanatlarımız yok ya, aramadığımız mücadelelere ve iğrençliklere itiliyoruz ve sonra, bütün bunların ardından yıllar geçiyor, dağlar düzeliyor, vadiler yükseliyor, nehirlerin yolu kumla tıkanıyor ve yarlar denize çöküyor.’ 
 
  Kitabın tercümesi ile ilgili de bir çift sözüm var. İngilizce ‘sen, siz’ anlamına gelen ‘you’ kelimesinin özellikle köylüler arasındaki konuşmalarda ‘sen’ diye çevrilmesi daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Kendimi başka bir ülkenin köylüsünü okur gibi hissettim. Belki yabancı bir okur için fark etmez ama bir Türk okuru için fark ediyor sanki. 
 
  Kitap biterken bende kalan , ülkem adına mutlu bir sevinç, yaşananlar içinse sonsuz bir hüzün!

3 yorum :

  1. Cok guzel, yazmaya devam teyzos! Face te paylasilmistir :) (*Hatirlatma: Insan 'hakkimda' kismina yegenini de sikistiriverir, bloogerlik konusunda feyz aldim diye... Neyse,uzatmiyorum.) Londra'dan sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Sağol be yigen, gadget'leri senin öğrettiğini nasıl unuturum ya, teyzoş'un yaşına ver işte .Londra'ya sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. çok başarılı bir paylaşım olmuş.
    Kuş İsimleri yöneticisi olarak başarılarınızın devamını diliyorum.

    YanıtlaSil