Ötüken Yayınları Baskı Yılı: 2000 |
Alışılanın aksine
ben yazları klasik okumayı severim. Üniversiteden arkadaşım Hülya bir gün
kitaplardan konuşurken ‘klasikleri üç kez okumak gerekirmiş’ dedi. ‘Bir
gençken, iki orta yaşlılıkta, üç yaşlılıkta’. Her devirde başka etki
yaptığından olacak.
Bu sene şansım Türk
Klasiklerden açıldı. Evde ve yazlıkta ortalığı toparlarken çeşitli tarihlerde
basılmış toplam üç tane Fatih-Harbiye buluverdim. Kitabı gündeme getirmemin
televizyonda başlayan dizisiyle ilgisi yok. Dizinin başlaması ben okuduktan
sonra. Tamamen tesadüf yani! Ayrıca son zamanlardaki klasiklerin dizileri
kitabından başka her şeye benziyor. Zaten televizyonla başım hoş değildir, bir
de o güzelim klasiklerin katledilmesine dayanamıyorum. Söz meclisten dışarı
tabii, bu kitabın dizisini seyretmediğim için gene de yorum eskilere diyelim.
İlk baskısı 1931'de yapılan Fatih-Harbiye'de Peyami Safa,
doğu ile batı arasındaki genç cumhuriyeti anlatır. Aslında bir
türlü bitmeyen, bu güne kadar da uzanan en az iki yüz yıllık çekişmedir bu.
Fatih’te yaşayan ve gene aynı semtte oturan Şinasi ile evleneceğine kesin gözü
ile bakılan Neriman aynı zamanda modern yaşamın çekiciliğine karşı koyamaz
durumdadır. Şark terbiyesi ile büyümüş, ancak büyük dayısı ve kızları sayesinde
garp yaşamı ile tanışmıştır. Bu arada tanıştığı Macit’le beraber alafranga
hayata, balolara, çaylara düşkünlüğü iyice artmıştır. Şinasi nasıl doğuyu
temsil ediyorsa, Macit’te batıya giden yoldur gibi gelir ona. Tıpkı devamlı bindiği tramvayın
bir ucundaki Fatih’in doğuyu, diğer ucundaki Harbiye’nin batıyı simgelemesi
gibi.
İşte bu gelgitler
arasında iki arada kalmış Türk toplumunu büyük ustalıkla irdeler Peyami Safa. Sonunda
Neriman’ın çizeceği yolu hep beraber merak ederiz.
‘…Garp
medeniyetinin içinde Şark unsurları ve Şark medeniyetinin içinde garp unsurları
yok mudur? Fakat her şey bir derece meselesidir. Bugünkü Garp medeniyeti
gittikçe terkibine daha fazla miktarda karışan çeliği hazmedemiyor ve kusmak
istiyor. Onu makineleşmekten ve büyük sanayiin barbarlaştırıcı, hayvanlaştırıcı
tesirlerinden kurtarmak için, terkibinde şark unsurlarının çoğaltılması
lazımdır. Zannederim ki garp mistiklerinin istedikleri budur ve bu, zaruridir.
Mihaniki beşeriyet, Şarktan biraz muhayyele ve metafizik tasavvurlar dileniyor.
Çünkü, her gün biraz daha makineleşen zavallı Amerikalının her gün biraz daha
kuruyan muhayyelesi, yarın saati icat eden yahut tayyareyi tasavvur eden bir
şarklının yaratıcı kafasından mahrum kalacaktır. Şark ve Garp, mütevasıl
kaplardaki su gibi birbirlerinin eksik taraflarını tamamlamak suretiyle, hem
bugünkü müthiş kültür buhranını halledecek, hem de yeni terkiplere doğru
gideceklerdir.’
Ne diyelim? İnşallah!
Klasikleri 3 kez hayatının farklı dönemlerinde okuyunca farklı etkiler
YanıtlaSilhissedeceğimi hiç düşünmemiştim :)
elimin altında o kadar çok klasik var kii
uzun zamandır ellemiyorum, güncel çıkan kitapları okuyorum
şu an elimde cehennem var
o bitince şu klasiklere bir göz gezdireyim :)
sevgiler
Evet klasiklerin bu özelliğini ben de ara ara test etmeye başladım, gerçekten değişik olabiliyor. Bu arada Cehennem benim de listemde, Türkiye'de de geçmesi ayrıca ilgimi çekiyor. En kısa zamanda okuyacağım. Teşekkürler, iyi okumalar.
Sil