18 Eylül 2013 Çarşamba

FATİH-HARBİYE - Peyami Safa


Ötüken Yayınları
Baskı Yılı: 2000
  Alışılanın aksine ben yazları klasik okumayı severim. Üniversiteden arkadaşım Hülya bir gün kitaplardan konuşurken ‘klasikleri üç kez okumak gerekirmiş’ dedi. ‘Bir gençken, iki orta yaşlılıkta, üç yaşlılıkta’. Her devirde başka etki yaptığından olacak.

  Bu sene şansım Türk Klasiklerden açıldı. Evde ve yazlıkta ortalığı toparlarken çeşitli tarihlerde basılmış toplam üç tane Fatih-Harbiye buluverdim. Kitabı gündeme getirmemin televizyonda başlayan dizisiyle ilgisi yok. Dizinin başlaması ben okuduktan sonra. Tamamen tesadüf yani! Ayrıca son zamanlardaki klasiklerin dizileri kitabından başka her şeye benziyor. Zaten televizyonla başım hoş değildir, bir de o güzelim klasiklerin katledilmesine dayanamıyorum. Söz meclisten dışarı tabii, bu kitabın dizisini seyretmediğim için gene de yorum eskilere diyelim.

  İlk baskısı 1931'de yapılan Fatih-Harbiye'de Peyami Safa, doğu ile batı arasındaki genç cumhuriyeti anlatır. Aslında bir türlü bitmeyen, bu güne kadar da uzanan en az iki yüz yıllık çekişmedir bu. Fatih’te yaşayan ve gene aynı semtte oturan Şinasi ile evleneceğine kesin gözü ile bakılan Neriman aynı zamanda modern yaşamın çekiciliğine karşı koyamaz durumdadır. Şark terbiyesi ile büyümüş, ancak büyük dayısı ve kızları sayesinde garp yaşamı ile tanışmıştır. Bu arada tanıştığı Macit’le beraber alafranga hayata, balolara, çaylara düşkünlüğü iyice artmıştır. Şinasi nasıl doğuyu temsil ediyorsa, Macit’te batıya giden yoldur gibi gelir  ona. Tıpkı devamlı bindiği tramvayın bir ucundaki Fatih’in doğuyu, diğer ucundaki Harbiye’nin batıyı simgelemesi gibi.

  İşte bu gelgitler arasında iki arada kalmış Türk toplumunu büyük ustalıkla irdeler Peyami Safa. Sonunda Neriman’ın çizeceği yolu hep beraber merak ederiz.

  ‘…Garp medeniyetinin içinde Şark unsurları ve Şark medeniyetinin içinde garp unsurları yok mudur? Fakat her şey bir derece meselesidir. Bugünkü Garp medeniyeti gittikçe terkibine daha fazla miktarda karışan çeliği hazmedemiyor ve kusmak istiyor. Onu makineleşmekten ve büyük sanayiin barbarlaştırıcı, hayvanlaştırıcı tesirlerinden kurtarmak için, terkibinde şark unsurlarının çoğaltılması lazımdır. Zannederim ki garp mistiklerinin istedikleri budur ve bu, zaruridir. Mihaniki beşeriyet, Şarktan biraz muhayyele ve metafizik tasavvurlar dileniyor. Çünkü, her gün biraz daha makineleşen zavallı Amerikalının her gün biraz daha kuruyan muhayyelesi, yarın saati icat eden yahut tayyareyi tasavvur eden bir şarklının yaratıcı kafasından mahrum kalacaktır. Şark ve Garp, mütevasıl kaplardaki su gibi birbirlerinin eksik taraflarını tamamlamak suretiyle, hem bugünkü müthiş kültür buhranını halledecek, hem de yeni terkiplere doğru gideceklerdir.’

  Ne diyelim? İnşallah!

2 yorum :

  1. Klasikleri 3 kez hayatının farklı dönemlerinde okuyunca farklı etkiler
    hissedeceğimi hiç düşünmemiştim :)
    elimin altında o kadar çok klasik var kii
    uzun zamandır ellemiyorum, güncel çıkan kitapları okuyorum
    şu an elimde cehennem var
    o bitince şu klasiklere bir göz gezdireyim :)

    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet klasiklerin bu özelliğini ben de ara ara test etmeye başladım, gerçekten değişik olabiliyor. Bu arada Cehennem benim de listemde, Türkiye'de de geçmesi ayrıca ilgimi çekiyor. En kısa zamanda okuyacağım. Teşekkürler, iyi okumalar.

      Sil