Doğan Kitap Mart 2011 - 1. Baskı |
“… Ama sonuçta bizler için, çalışmak zorunda olan ve
maaşla yaşayan insanlar için, bir yerden sonra en öncelikli konu güvence haline
geliyordu. Bu da hayatı değiştirmenin önündeki en büyük engeldi. Bir yaşam
anlayışına, daha doğrusu yaşam alışkanlığına neden oluyordu.” İşte
tam bu insanlardan birisi olan İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler Müdürü
Maya Duran’ın yolu, üniversiteye davetli gelen seksen yedi yaşındaki bir
Alman asıllı Amerikalı profesörle kesiştiği zaman değişecektir.
Maya, İkinci Dünya Savaşı’nda Romanya’dan Yahudi mültecilerle yola çıkıp, İngiliz Hükümeti tarafından yola devam etmelerine izin verilmediği için İstanbul önlerinde kalan ve Şile açıklarında Sovyetler tarafından batırılıp 769 masum insanın ölümüne neden olan Struma’nın öyküsünü öğrenecek, Mavi Alay gibi tarihte daha bilmediği Kırım’larla tanışacaktır. Bu arada kendini, savaş ve ülke politikalarının sonucu ülkesini terk edip adını değiştirmek zorunda kalan biri Yahudi, biri Katolik, sonuncusu da Müslüman üç kadının öyküsünün içinde bulacaktır.
Livaneli’nin kolay okunan, akıcı bir kalemi
var. Tarihsel bilgiler bazı bölümlerde ansiklopedikvari bir hal alsa da savaşın yıkıcılığını,
bunda hiç suçu günahı olmayan insanları nasıl etkilediğini derinden vurgulamayı
iyi beceriyor. Öğrendiklerinin Maya’nın yaşamında yapacağı değişim de üstesidir
artık. “Hayatımda
mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan
yaşadığını, hayatın bir amacı bir değeri olduğunu hissetmekti. Elinde çiçekler
tutan beyaz gelinlik giymiş bir kızın mutluluğu gibi bir şey değildi bu. Daha
derin bir varoluş sorunuydu. Dünyaya gelmiş olmamın bir anlamı var mı, bu yaşlı
gezegene ve üstünde yaşayan insanlara küçücük bir katkım oluyor mu gibi tuhaf
soruların cevabıydı.”
Bir de, beni hep çok rahatsız eden
geçmişimizle ilgili bilgisizliğimize getirilen bir yorum var kitapta. “Toplum olarak
sessiz bir sözleşmeyle susma kararı alınmış, yaşananlar genç kuşaklara
aktarılmamıştı. Bu iyi miydi kötü müydü bilemiyorum. Hiç kimseyle düşman
olmadan yetiştirilmiştik. Bu işin iyi tarafıydı ama bir de geçmişimiz
konusundaki korkunç bir cehaletimiz vardı.” Tarihe olan ilgim
nedeniyle Serenad’daki konuların hemen hepsine vakıftım. Ancak tekrar
hatırlamak ve başka açılardan okumak güzeldi. Umudum, günün birinde üzerinde
yaşadığı toprakların bütün geçmişine sahip çıkan, hatırlayan bir toplum
olmamız! Hatırlattığı şeyler için de Livaneli'ye kocaman teşekkürler, ellerine sağlık.
Unutmamak dileğiyle…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder