İnkılap ve Aka Kitabevleri Basım Yılı: 1967 |
Mahmut Yesari 1895 doğumlu (vefatı 1945), eğitimli bir aileden geliyor. Tiyatro oyunları, romanlar, öyküler yazmış. 1925'te yayınlanan Çoban Yıldızı onu üne kavuşturmuş. Çulluk adlı romanı ise edebiyatımızın ilk işçi romanı olarak kabul görmüş gibi. Kadir Has üniversitesindeki sempozyumun en esprili kısmı da burasıydı. Çulluk, Cibali Tütün Fabrikası civarlarında geçiyormuş, ben daha henüz okumadım. Kadir Has Üniversitesi ise yıkık haldeki bu tarih kokan binayı onararak kampüs haline getirmiş ki sempozyumdan sonra binayı da gezme şansımız da oldu. Hakkında nice şeyler duyduğum, okuduğum binayı yeni haliyle solumak bile benim gibi tarih meraklıları için çok etkileyiciydi.
Kadir Has Üniversitesindeki sempozyumdan. http://aysenozkaya.wordpress.com'dan alıntılanmıştır. |
Çoban Yıldızı'na gelince; 20.yüzyılın başında İstanbul’un üst düzey ailelerinin yer aldığı romanın
merkezinde Akşam Güneşi lakaplı güzel Sadiye yer alır. Bir de kendisine aşık
ancak bir türlü açıklayamadığı aşkına mahkum Doktor Cemil Kazım. Roman,
varlıklı bir aileden gelmesine, iyi bir evlilik yapmasına karşın zayıf kişiliği
ile Sadiye’nin önce kendisini sonra da kızını uçuruma sürükleyişini anlatır. Devrin
panoraması, kişiler, olayların akışı tam anlamıyla mükemmeldir. İstanbul’un pek
çok yerinin o devirlerini okumak iyi güzeldir de en çok Soğanlık Köyü diye
aktarılan bugünkü Kartal-Soğanlık ilgimi çekti benim.
“Kartal
şosesini bitirip Yakacık mezarlığının yanındaki çeşmeden sola kıvrılınca geniş
gölgelikli çınarları, sık servileri, yıkık yosunlu taşları ile ikinci bir
mezarlık ve bu mezarlığı geçince tozlu, sıcak öğle güneşi altında büyük birer
deve hörgücü gibi görünen sağlı sollu yığılı harmanları; kiremitleri küller
içine gömülmüş birer kor halinde sönük sönük yanan, saçakları düşük, kirli
damları, tek basık minaresi ile Soğanlık görünür.”
Osmanlının son yıllarındaki İstanbul ve belli bir kesimin yaşamını 1908
İkinci Meşrutiyet öncesi ve sonrasında bazen keyifle bazen de burkularak
izlersiniz. Yesari toplumsal sorunlara da uzak kalamaz ki bence kitabın en can
alıcı yerleridir.
“ İşte bir iki yıl evvelki
İstibdat idaresinin acıklı örnekleri daha henüz ortada idi. Hiçbir değeri
olmadan hesapsız para kazanmış, hatta mevki ve şöhret sahibi olmuş leşlerin;
vatanını kendi çiftliği, vatandaşlarını bilinmeyen babasından
miras kalmış köleler gibi idare etmek hakkını kendinde görecek ve içinden
çıktıkları kalabalığa hakaretle bakacak kadar arsız, terbiyesiz, küstah
türedilerin hayat hakları vardı da, fakir ve namuslu olmasından başka kabahati
olmayan şu zavallı hayat zebununun üç gün rahat yaşamaya hakkı yok muydu?”
Bugünlerde ne kadar tanıdık değil mi?
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder