18 Şubat 2013 Pazartesi

FAHİM BEY VE BİZ- Abdülhak Şinasi Hisar

Bağlam Yayıncılık
Baskı: Kasım 1996

  Abdülhak Şinasi Hisar’ın  (1883-1963) adını biliyordum ama hiç okumamıştım. Daha doğrusu sadece adını biliyordum ve daha fazla da bir bilgim yoktu. O’na, bir önceki yazımda anlattığım Selim İleri’nin ‘Uzak, Hep Uzak’ adlı kitabında rastladım. İleri, kitabın sonuna ‘Benim Yazarım’ diye bir bölüm açmış ve Hisar’ı uzun uzun anlatmış. Sevgili Çelik Gülersoy’un ‘A.Şinasi Hisar’ adlı kitabından alıntıladığı bölüm şöyleydi: 

  ‘Cenaze namazı , Aksaray Valide Camii’nde az bir cemaatle ( elli kişi kadar) kılındı. Frau Buck, bir duvara yaslanmış, için-için ağlıyor ve bana soruyordu: Almanya’da böyle biri ölünce , ülke ayağa kalkar. Hani sizin, hiç değilse üniversite gençliğiniz nerde?’ 

  Zavallı Alman bilmiyordu ki bu durum Türkiye’de çok rastlanan bir şeydir ve yıllar da çok bir şeyi hala değiştiremedi. Neyse, benim İleri’nin kitabına dayanarak ısmarladığım kitaplar arasında Hisar’ın da kitapları elbette olacaktı. 


  Fahim Bey ve Biz’i okudukça Selim İleri’ye nasıl da hak verdim. Aslında değerlerimizi unutturmayan İleri, Gülersoy gibi insanlara ne kadar da çok şey borçluyuz. 

  Kitap adından da anlaşılacağı gibi Fahim Bey’in öyküsüdür. Öyle maceralarla dolu falan bir hayat değildir bu.  Çökmekte olan bir imparatorluğun son dönemlerinde iyi bir ailede doğmuş, iyi bir eğitim almış bir adamın hayallerle dolu dünyasının öyküsüdür. Fonda ise dünya ile beraber Türkiye hızla değişmektedir.  

  Okulu bitirince babasından para almak istemez Fahim Bey, elinde imkan olduğu halde  torpil yaptırıp iş bulmaya da yanaşmaz, günlerce işsiz bekler, Babıali’ye fahri olarak gidip gelir. Bursa’dan gelecek yakınlarına ayıp olmasın diye borç harç kocaman bir konak kiralar, odalar boş durur. Bir ara Londra’da hariciyede çalışırken en ünlü terzilerden birine yığınlarca kıyafet diktirir ve onların borcunu yıllarca ödediği için bu kıyafetleri de yıllarca giymek zorunda kalır. İyi bir aileye iç güveysi girme şansı varken halktan bir kadınla evlenir, tekdüze ama uyumlu bir yaşantıları olur.  Kültürlüdür, okumayı sever, her gün biri Fransızca biri Türkçe iki gazete alır, dünya olaylarını yakından takip eder, karısına açıklar ama kadın hiçbir şey anlamaz. Bu arada gazeteler hiç atılmaz, bir gün gerekeceği düşüncesiyle evde biriktirilir. Evdeki saatler ve karı kocanın bu saatlerle ilişkisi ayrı bir hikayedir. Saatler size aynı zamanda dönemler arası geçişi hissettirir. Fahim Bey kimisi için okumuş akıllı, kimisi için deli, kaçık, kimisi için bir ermiş, kimisi için de iflah olmaz bir hayalperesttir. Kendisi için delirdiğine inandığı köpeğe bile yıllarca katlanan biridir Fahim Bey.

  Fahim Bey bir dolu ticari proje geliştirir, bunları hayata geçirmek için ilgilileri iknaya çalışır, hatta bir projesi için Londralara kadar giderse de randevunun son dakika iptal edildiğini öğrenir ama bundan da hiç gocunmaz. Zaten bir süre sonra bu iyi kalpli, hayalperest adamı kimse dinlemez olur. Bunun üzerine kendisi bir handa bir büro kiralar ve her gün işi varmış gibi gider gelir. Derken bir gün kirayı ödeyemediği için oradan çıkmak zorunda kalır ve evraklarını taşıttığı yakın akrabası bir şey keşfeder. Fahim Bey bürosunda sanki projesi gerçekleşmiş gibi yazışmış, siparişler almış, yanıt vermiş, personel listeleri hazırlamış, defteri kebir ve yevmiye defteri kayıtlarına kadar muhasebe tutmuş, banka hesabı defterleri düzenlemiştir. Fahim Bey hiçbir zaman yaşama geçmeyecek olan projelerini kağıt üzerinde yaşatmıştır. O güne kadar pek çoğunun alaylı bir şekilde kaçık gözüyle baktığı Fahim Bey’in artık cinnet geçirdiğine karar verilir.

  Kitabın anlatıcısı Fahim Bey’in arkadaşının oğludur. Aslında Hisar’ın ta kendisidir. Tıpkı onun da Fahim Bey’i sevmesi gibi dudağınızın ucunda bir gülümseme ile siz de seversiniz Fahim Bey’i. Pek  çok kişinin onun hakkında alay ederek anlattıkları ile tıpkı yazar gibi siz de alay edemezsiniz. Kitap Fahim Bey’in ölüm ilanı ile başlar. Geriye dönülerek Fahim Bey’in yaşantısı anlatılırken ölüm, ölüm ilanı, gazete haberleri, İstanbul, değişen dönem, yaşamın evreleri, yaşlılık gibi konularda Hisar’ın fikirleri de eşlik eder ki ben özellikle bunları okurken pek keyif aldım. Aşağıda yaşlılık ile ilgili bir tanesini alıntıladım. 

  “Böylece, bir gün olur, etrafımızda herkes yaşımızın kendisine ettiği tesirle konuşmaya başlar. En evvel sokaktakilerin kullandığı lisan değişir. Bazıları size: ‘Bey baba’ diye hitap ederler. Bir dilenciye sadaka verirsiniz, o size: ‘Allah Ömürler versin!’ demekle iktifa etmez, ‘Allah torunlarını bağışlasın!’ diye dua eder. Merdivenleri biraz acele çıktığınız bir gün biraz solumaya başlarsınız hizmetçi; ‘İhtiyarlık!’ deyiverir. Bir başka gün bir misafirliğe gidersiniz. Başka bir hizmetçinin içeriye: ‘İhtiyar bir bey geldi!’ diye haber verdiğini duyarsınız. Bir gün konuştuğunuz yaşlı bir adama aranızdaki yaş farkından bahsedersiniz ve o: ‘Sizinle aramızda sanki böyle bir yaş farkı mı var?’ diye öfkelenir ve siz onunla hakikaten aynı yaşta olduğunuzu öğrenerek şaşarsınız. Bir mektep çocuğu, hocasının ihtiyarlığıyla alay eder. Derken, alaya alınan hocanın, yaşıdınız ve mektep arkadaşınız olduğunu anlarsınız! Yabancılar gözleriyle gördüklerini bize sözleriyle oklar gibi saplarlar. Böylece bir gün olur, onları duya duya biz de, sanki hıristiyanlığın azizesinden Sebastiyen’e saplanmış olan bütün oklarla yaralanır ve artık hakikaten yaşlandığımızı, ihtiyarladığımızı anlarız. Ve nihayet bir günde başkaları sizi o kadar alıştırmış olurlar ki, bir dostunuza halinizi anlatırken, hiç farkında olmadan, o kadar kendiliğinden bir itirafla, ‘artık ihtiyarladığımı iyice anladım!’ dediğinizi duyar ve başkalarının düşüncelerine uymuş olduğunuza kendiniz de şaşarsınız!” 

  Kitapta dil yer yer biraz eski de olsa okumayı deneyin derim, Fahim Bey’i siz de seveceksiniz.

8 yorum :

  1. Kalemine sağlık Asil okuma listeme aldım kitabı

    YanıtlaSil
  2. Seniye Ümit.
    Bu işi çok iyi yapıyorsun arkadaşım.Gerçekten unuttuğum bir yazardı. Neredeyse okumuş kadar oldum. Çok güzel vermiş temayı belirleyen ögeleri.İhtiyarlamaya başladığımızı da hissettim bu aralar, fırsat bulup pazara gittim, pazarcı "anne" dedi bana:):):))) Eline sağlık, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma canım ya, işaretler gittikçe artıyor. Ve bunları yazar nasıl güzel tasvir etmiş, anlatamam. İyi okumalar, sevgiyle,

      Sil
  3. Senin bu yazını okuyunca , Henry Ford'un çok sevdiğim bir deyişi aklıma geldi. " Zaman içerisinde giderek değerlenen üç şey vardır: Yakacak kuru odun, okunacak eski kitaplar ve keyif alınacak eski dostlar" İşte bu yazın benim kişisel yorumlarıma göre bu deyişi öyle güzel dile getirmişki..Eskimemesi gereken değerlerimiz ..eskimeyen dostlarımız ..ve yine senin yazı dilinde o güzel anlatımın..(yaşlılık kısmı hariç tabii :)) yüreğine sağlık ESKİ DOSTUM.. Bu defa adımı yazmayı untmayacağım..Ben Filiz..

    YanıtlaSil
  4. Çoook teşekkürler ESKİ DOST. Bu arada haklısın valla. Yaşlılık kısmını es geçelim.

    YanıtlaSil
  5. Selam canım,
    Sen böyle güzel yazıp paylaşmaya başladıktan sonra, ben de etki altında kalarak kimilerini okudum. Herkes benzer şeyler yazmış aslında, çok güzel dile getiriyor ve özendiriyorsun. Kısmet olursa, Fahim bey'i de okuyacağım. bir heves rüzgarı esti içimde. Ben de yeni haberdar olduğum bir kitabı buradan sana tavsiye edeyim. 'Aklını başına toplamak için rehber- Aptalın deneyimi' bir arkadaşım tavsiye etti. Girişte şöyle bir cümle var:'Kendinizi yenileyin ve gözlüklerden kurtulun'. ne dersin, ihtiyarlar için hoş bir deneyim olabilir değil mi? Laf aramızda o malzemeye hala alışamadım.
    Sevgiler ve

    YanıtlaSil
  6. Valla Makbule'ciğim, ben de inatla direniyorum ama zorlanmaya başladım. Önünde sonunda takacağız gözlüğü çare yok gibi. Söylediğin kitabı hemen alacağım. Bu arada başka blogger'ları bekliyoruz. Senden de çok umudum var yani. Sevgiyle,

    YanıtlaSil