2000 yılında Cumhuriyet gazetesi tarafından bastırılarak gazeteye ek olarak verildi. Çeviren: Faruk Ersöz |
Denizcilik
mesleğinin rastlantılarıyla dünyanın her köşesini dolaştığım on yıldan beri bir
daha geri dönemedim oraya, hiç olmadı, beni sürekli oradan uzaklaştıranın bir
yazgı, amansızca bir cezalandırma olduğunu söylemesi geliyor insanın. Büyük
umutsuzluk içinde yıkılmış bir küçük Çerkez kızına oradan ayrılırken ettiğim
tumturaklı dönüş yeminini hiçbir zaman tutamadım.
O benim
sevgilimdi; bütün ruhumla kendimi ona verdiğimi, yaşadıkça ve sonsuzlukların
ötesinde süreceğini sanıyordum; ona ilişkin hiçbir şey bilmiyorum artık.
Bir önceki yazımdaki kitabımızdı Aziyade. Şimdi Loti Aziyade’den ve
İstanbul’dan ayrıldıktan tam on yıl sonra geri gelmektedir. Tahmin edildiği
gibi tek bir amacı vardır. İlk üç yıl biraz haber alabildiği sonra da izini
kaybettiği eski sevgilisi Aziyade’yi bulmak. Ancak bunun için İstanbul’da
sadece ve sadece üç günü vardır. İşte hep beraber Loti’yle beraber Aziyade’nin
peşine düştüğümüz ve soluk soluğa 1800’lerin sonu İstanbul’unda önce Aziyade’yi
sonra da onun mezarını aradığımız üç gün budur.
Benim Loti’nin en sevdiğim kitabıdır Doğudaki Hayalet.
Yine eski İstanbul’dayız. Loti’nin elindeki on yıl önceden kalma bir
adres ile Hasköy, Piripaşa, Eyüp, Fatih, biraz da Beyoğlu’nda o devrin havasını
soluyarak ama bu sefer sıradan insanlar ve onların yaşamlarıyla daha fazla
haşır neşir olarak dolaşacağız.
Pierre Loti,Aziyade'nin mezarı başında |
Umutların tükendiği yerde tekrar canlanacak, Aziyade’nin cenazeyi bir
akşam vakti neredeyse gizlice götürdükleri haberinde Loti’yle beraber çökecek,
sonra da mezarını aramaya girişeceğiz.
Zavallı
Küçük Aziyade , ona söylemesini bilmediğim, şimdi beni yakan ne çok şey var,
yalnızca birkaç dakika için, son bir görüşme için onu bana geri verebilselerdi
eğer, hemen söylerdim ona bunları, kendisini onun sandığından, hatta benim bile
sandığımdan çok daha büyük bir sevecenlikle sevmiş olduğumu söylerdim ona, onu
yitirmekten duyduğum pişmanlığın hiç sönmeyeceğini söylerdim, yaşadığım için,
genç kaldığım için, hala sevebildiğim için özür dilerdim ondan; bütün bunları
söylerdim ona sonra aşk dolu bir vedanın ardından yine uyusun diye toprağa
bırakırdım onu! Ama hayır, son derece acımasız bir yanlışlığa takılıp kalmak
gerekiyor sonsuza değin; çok geçmeden benim de ölme vaktim gelecek, böylece
yanlışlığın düzeltilmesi daha da güçleşecek, aramızdaki sessizlik büsbütün
kesinleşecek. Çünkü ona söyleyemediğim ama benim içimde yaşayan her şey benimle
birlikte ölecek. Ve zaman akıp gitmeyi sürdürecek, ikimizin de adı unutulacak-
ayrı ayrı…
Kitabın tepe noktasının neresi olduğunu tahmin etmek çok zor değildir
artık…
Yazımı bitirmeden evvel biraz Pierre Loti’den bahsetmek isterim. Loti’nin
beni en çok etkileyen yanlarından biri 1912 Balkan Harbi sırasında bütün
Avrupa ‘Türkler katliam yapıyor’ diye
cayır cayır yanlı yayın yaparken Loti’nin hiç çekinmeden ortaya çıkıp ‘hayır
doğrusu tam tersi ‘ diyerek nerdeyse tek başına karşı çıkabilmesidir. Elimdeki
kitap Cumhuriyet Gazetesi tarafından 2000 yılında bastırılıp gazeteye ek olarak
verilenlerden. Kitabın aynı zamanda çevirmeni olan Faruk Ersöz’ün girişte on üç
sayfalık Loti’yi anlatan çok güzel bir önsözü var. Son paragrafını da kendi
vefasızlık örneğimiz için alıntılıyorum.
‘Pierre Loti 10
Haziran 1923’te öldü. Ardında kırk kadar yapıt bıraktı. İngilizceye, İtalyancaya, Japoncaya… çevrilen bu
yapıtlardan yedisi Harf Devrimi’nden önce eski yazıyla Türkçeye de çevrildi.
Latin harfleri ile dilimize kazandırılan yapıtlarının sayısı da yediyi aşmıyor.
Bunların arasında ne doğrudan Türkiye’yi savunduğu, ne de konusu Türkiye’de
yapıtlarının tümü var. Doğudaki Hayalet ise ilk kez Türkçeye aktarılıyor.
Pierre Loti üzerine yazılmış üç yüzü aşkın kitaptansa yalnızca bir tanesi
Türkçeye çevrildi. Türk yazarlara gelince Pierre Loti hakkında bugüne kadar
yalnızca bir Türk yazar Türkçe bir kitap yazdı: Abdülhak Şinasi Hisar.'
İnternetten
baktım. 2000’den bu yana bir iki Loti kitabı yazılmış. Ne teselli!
Son olarak çok severek okuduğum Abdülhak Şinasi Hisar’ı burada anmak
isterim. İnşallah onu da yazacağım.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder