Çeviren:Nihal Önol
‘İmkansızın Şarkısı’ bu sene
okuduğum kitaplardan. Tam, ‘Genç Werther’in Acıları’nı bana göre oldukça uzun
bir süreçte bitirmiş, gene bir iki kitap almak için Rüyam’a uğramıştım. Oturup
çay içerken nereden hatırlamıyorum,konu İmkansızın Şarkısı’na geldi.Kitaplığımda
olduğunu,ününü bildiğimi ama henüz
okumadığımı söyledim.‘Çok güzeldir’ dedi.
Eve geldim, yaptığım çalışmalar
için okumam gereken kitaplar var, ama İmkansızın Şarkısı’nı çektim kitaplıktan
ve okumaya başladım.
Murakami bir Japon. Daha evvel
okuduğum tek Japon kitabı Okakura Kakuzo’nun 1905 yılında yazdığı ‘Çay Kitabı’ydı.Yani
bu ilk Japon romanım. Ancak, kitabı bitirdikten sonra bir şey farkettim ki çok
derinde bir yerde her ikisinde de neredeyse aynı koku var. Buna Japon kokusu mu
desem?
İlk sayfalar ağır ilerliyor, tam
Werther’in intiharından yeni çıkmışım, o da ne, intihar eden edene. İntihar
benim zor kavradığım bir şey. Çok çaresiz, çok acı çekilen ya da akıl
hastalıkları durumunda bir nebze anlayabiliyorum ama kalanlarında zorlanıyorum.
Japonların onur intiharlarını saygıyla karşılayabilirim ama gene de onaylayamıyorum.
Sanki derinliklerimde bir yerde bir ses bunun nedeninin dinsel olduğunu
söylüyor. Lisedeki aydın din hocamın intihar hakkında söyledikleri aklımdan
geçiyor nedense.
Kitabın başları o kadar ilgi
uyandırmıyor bende.Hatta sıkılıyorum.Derken sıkıntı açılıveriyor ve ilgiyle
devam ediyorum.Bütün yaşamı terk edip gitmelere karşın inadına hayatın,müziğin
ve yaşamın başlangıcı cinselliğin o muhteşem raksı.’Hatsumi de tanıdığım pek çok kişi gibi,,yaşamının belli bir eşiğine
vardığında ,birdenbire onu yarıda kesmeye karar verdi.’ Yaşam yolculuğunu
kendi eliyle yarıda kesenleri nasıl hissettiriyor. Fonda Japonya’daki 68
gençlik hareketleri var. Bu tarihlerde üniversite öğrencisi olan Vatanebe içine
kapanık, az konuşan bir kişiliktir. Geçmişte yakın lise arkadaşı Kizuki ve onun
kız arkadaşı Naoko ile birlikte gezerlerken Kizuki’nin nedensiz intiharı her
şeyi allak bullak etmiştir.Vatanebe Naoko’yu sever. Naoko da onu sever mi yoksa
Kizuki hep arada mıdır? Naoko tam öyle olmasa da akıl hastanesivari bir yere
yatar. Yaşama tutunabilecek midir?Vatanebe’nin yaşamına Midori girer. Midori
her şeye karşın hayattır. Hayat verebilecek midir?
Sonlara doğru bedenimin etrafını
gittikçe aklığı yoğunlaşan dağınık bir beyaz bulutun sardığı hissine
kapılıyorum. Daralıyorum. Reiko’nun yarım kalmış öyküyü
bitirmesi ile artık Vatanebe’nin neyi seçeceğini tahmin edebiliyorsunuz. Bulut
azıcık dağılıyor ve sadece son iki satırda –Tanrım bu yazarlar bunu nasıl
başarıyorlar-karın altından fırlayan Kardelen gibi yaşam fışkırıveriyor ve ohh
beeee.
Kitap boyunca müzik size eşlik ediyor.
Benim gibi kulağı zayıf olanların işi zor. Ancak,müzik kulağı güçlü ya da daha
iyi dinleyiciler okurken müziği de hatırladıklarında kitabın etkisinin tavan
yapacağını düşünüyorum.Acaba kitabı okurken rastladığın müziği yanına alacağın bir
bilgisayardan indirerek tekrar okumak nasıl bir fikir olurdu?Okuduğum kitaplar arasında müzikle
muazzam ilişkisini hissettirenler artıyor. Bunun için ayrı bir yazı yazılabilir.
İmkansızın Şarkısı’na
dönersek,Midori’nin bir konuşmasından alıntılıyorum.
‘Aile
ziyarete geldiğinde de burada birlikte yenir.O zaman herkes yemeğinin neredeyse
yarısını tabağında bırakır,tıpkı senin gibi.Ve ben de her şeyi iştahla yediğim
için ,onlar lokma yutamayacak derecede üzgünken beni böyle iştahlı görünce
şaşarlar.Ama hastaya bakan, benim.Güldürmesinler beni! Ötekiler ara sıra bir
kez,acınmak için gelmekle yetinirler.Ama ona ihtiyacını gördüren ,balgamını
toplayan,onu yıkayan,benim.Tüm bunların yapılması için acınmak yeterli olsaydı
sen de bilirsin ki bunu ilk yapacak ben olurdum.Onlarsa tutar,kınayan bir
tavırla, benim iştahla yemek yiyişimi seyreder ve sağlığımın yerinde olmasına
şaşarlar.Beni kuşkusuz araba çeken bir tür eşek sanırlar.Bir türlü anlayamam
neden ,belirli bir yaşa geldikleri halde tüm bu insanlar dünyanın gerçekliğini
daha iyi anlamazlar.İnsan aşağı yukarı her istediğini söyleyebilir.Önemli olan
sorun çorbada, tuzunun olmasını istiyor mu ,istemiyor mu.Benim de kırıldığım
olur,biliyor musun.Benim de içimden ağlamak geldiği olur.Biraz kendini benim
yerime koymayı dene,doktorların onun kafasını açtıklarını görmeye nasıl
katlanılır;bir daha,bir daha açtıklarını,hem de artık umut kalmadıklarını
bildikleri halde,aklını kaçırmak işten bile değil değil mi?......’
Ne kadar çok insan bunu yapıyor
değil mi?Çorbaya tuz katmadan sadece konuşmak ya da seyretmek.
Bu kitabı okumalı insan,çok güzel….
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder